Qmark Danışmanlık A.Ş.
Qmark Danışmanlık

Takımdaşlık

Takımdaşlık

Üç olimpiyatta üst üste 100 ve 200 metrede şampiyon olan ilk ve tek atlet ünvanını elinde tutan ve son on beş yıla damgasını vuran çok önemli bir atlet var: Usain Bolt. Şimdiden efsanevi bir sprinter olan Bolt, 4 çarpı 100 metre bayrak takımından arkadaşı olan Nesta Carter'ın dopingli çıkması nedeniyle Pekin Olimpiyat Oyunları'nda (bundan tam dokuz sene önceki) kazandığı altın madalyasını geri vermek durumunda kaldı.

Takım arkadaşı Nesta Carter yıllar sonra dopingli çıktığı için madalyasını IOC / Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne iade etmek zorunda kalan Bolt, bu durumdan hiç de hoşnut olmadığını söyledi.

Bolt bununla birlikte, olimpiyat oyunlarındaki toplam altın madalya sayısının sekize inmesinin emekli olduğunda arkasında bırakacağı o görkemli mirası etkilemeyeceği görüşünde. Yıllardır bireysel dallarda şampiyon olmak için çok çalıştığını ifade eden ünlü sprinter "Herkese dünyanın en hızlı adamı olduğumu kabul ettirdim. Üç olimpiyat oyununda da kimse tarafından geçilmedim. Şimdi bir altın madalyam geri alınmış olsa da bunun büyük bir sorun olacağını sanmıyorum" dedi. Nesta Carter ile henüz görüşmediğini de ifade eden Bolt, bayrak yarışında birlikte koştuğu takım arkadaşına fazla yüklenilmemesi gerektiğini de savundu.

Kişisel gelişim ve liderlik uzmanı olan Chris Wiedener hayatımızın her alanında, her bir anında, rollerimiz değişse de aslında her zaman bir takımın parçası olduğumuzu belirtir. Çalışma arkadaşlarımız, aile üyelerimiz, yakınlarımız, özel hayatımızdan tüm paydaşlarımız aslında tam anlamıyla farklı birer takım olma halimizdir ve biz de her bir takımda farklı farklı rolleri ortaya koyarız.

Takım ruhu denilen şey, takımları oluşturan paydaşların egolarını, üstünlük arayışlarını ikinci plana atıp takımın ortak başarısı için güçlü bir mücadelenin ortaya konulması ile elde edilir. Takım üyelerinin, aynı zamanda hem yetkinliği güçlü birer üye olması hem de takımlarıyla ortak bir ruh ve tutku oluşturması gerekir. Etkili bir takım olmak demek, ortak değerlerinin farkında olup o değerleri birlikte yaşatmak adına ortak bir hedefe kilitlenmek yani yöndeş olmak demektir.

İster spor isterseniz de organizasyonlar açısından bakın, takımın üyelerini birbirine bağlı hissettirecek güçlü bir “gaye ve amaç birliği” yoksa başarılı olmak mümkün değildir. Böylesine bir birlik ise sadece bir hedefe kilitlenmekle elde edilemez. Bir şirketin veya bölümün hedefleri bir “amaç” değildir, sadece dönemsel bir performans göstergesidir.

Amaç dediğimiz olgu, bir takımının hedeflerine ulaşmasının arkasında yatan güçlü nedenlerle ilişkilidir. Hedefler ölçülebilir lakin, gaye ve amaç dediğimiz şey ölçülemez. Gayesini, ortak değerleriyle yanyana koyan, her ikisini de bütünsel olarak yaşatan takımlar gerçekten fark yaratırlar. Gayesi net olmayıp, sadece hedefleri belli olan takımlarda dönemsel başarılar yaşansa da zamanla “süreklilik ve sürdürülebilirlik” adına çok farklı sıkıntılar yaşar. Takım kimyasını yakaladığında ise, her türlü zorluk ortaya çıksa bile uyumları, inançları ve ortaklıkları ile somut farklar ortaya çıkar.

Usain Bolt’un tam dokuz sene önceki yarışındaki bir konu ortaya çıkıp, onun ve toplamda dört sporcunun madalyalarının geri alınmasına sebep oluyor. “Takım, takımın her bir üyesi kadar güçlüdür” tezi bir kez daha gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor. Bu yüzden, günümüzde takımdaşlık dediğimizde “ortak değerler ve diyalog” kavramları her türlü rekabette, her türlü ilişkide çok anlamlı farklar ortaya koyuyor. Basketbolun efsane ismi, Magic Johnson bu konunun altını çok güzel bir şekilde çizmiş:

“Takım arkadaşlarınıza sizin için neler yapabileceklerini sormak yerine, onlar için sizin neler yapabileceğinizi sorun..”

Bireyin, takımdaşlık ortamında, enerjisini harekete geçirebilmesi, iki temel parametre ile doğrudan bağlantılıdır. Bunlar; aidiyet ve katkı olgularıdır. Bu iki parametre birbirlerini besleyerek yaşarlar.

Bir ortama ne kadar aitseniz, o ortamda bulunma nedeninize, o kadar fazla katkıda bulunmak istersiniz. Ne kadar fazla katkıda bulunursanız, o oranda kendinizi daha fazla içinde bulunduğunuz ortama ait hissedersiniz. Aidiyet katkıyla, katkı ise aidiyetle beslenir. Bu iki parametrenin birbirini düzenli beslemesi, takımdaşlık adına enerjinin düzenli olarak mevcut olması ve kurumsal faydaya dönüşmesinin garantisidir. Aidiyet ve katkı parametrelerinin bir ekip ortamında ahenkle yaşayıp, sürekli var olmaları için üç temel gereklilik ise şöyle :

Takımın bütün üyeleri kendi düşüncelerini söylemekte özgürdür.

Herhangi bir kişinin özel konumu, diğer üyenin katılımını engelleyemez; bir başka deyişle, ekibin formal ve/veya informal lideri, diğer üyelerin fikirlerini söylemelerini engellemek yerine cesaretlendirmeli, son harfine kadar dinleme erdemini gösterebilmelidir.

Takım üyelerinin katkılarının farkına varılır, olumlu geribildirimler ve takdir zamanında paylaşılır.

Bu üç altın kurala uymak, takım ruhunun ve sinerjisinin temelidir, ekip enerjisinin sigortasıdır, ekip motivasyonunun tam anlamıyla garantisidir. Takımları yönetmek de, geliştirmek de, bazı temel yaklaşımları bilip uyguladıktan sonra çok kolaydır. Bunlara uyulmaması ise bütünün, parçaların toplamı kadar bile fayda sağlayamadığını takım üyelerine, tıpkı birlikte kazandığınız o madalyanın geri alınması gibi, oldukça acı bir şekilde öğretebilir.

Takımdaşlık bilincinin tam olarak bizim lehimize çalışmasını istiyorsak “sahici ilişkiler” yaratmak zorundayız. “Sahici Takımları” ancak böylelikle, hem ilişki hem de süreç boyutunda sorunları olmayan, bu konularda sürekli yenlikçi çözümlere odaklanan, anlamlı birer organizma olarak nitelemek gerekmektedir. İlişki ve süreç boyutundan herhangi birisi aksıyorsa, işte o zaman “sözde takım” görüntüleri vermeye başlanılmakta ve gayret dediğimiz şey de verime eşit olamamaktadır. Özetle “sahici takımların” ilişki ve süreç boyutlarının etkin ve ahenkle yönetilmesi sonucunda takımdaşlık oluşmaktadırlar. Bu da, asla şans eseri olmayıp, gaye, değer, amaç, yetkinlik ve ahengin, alın teriyle birleştirilip düzenli olarak ortak davranışlara yansıtılmasıdır.

İster olimpiyatlara bakın isterseniz de günümüz şirketlerine, organizasyonlarına. Gaye, amaç, aidiyet ve katkı kavramlarına hep birlikte sahip çıktığınız takımınız kadar etkili ve güçlüsünüz, takımınız kadar diyalog ve liderliğinizden bahsedebilirsiniz, takımınız kadar akıllı ve sahici olabilirsiniz..

İşyerinde "Değer" mi Katıyorsun, "Eğer" mi Takıyorsun?

İşyerinde "Değer" mi Katıyorsun, "Eğer" mi Takıyorsun?

Hızla değişen iş dünyasında, liderlik anlayışı köklü bir dönüşüm geçiriyor. Artık liderlik, yalnızca iş sonuçlarına ulaşmak ya da bir ekibi yönetmekten ibaret değil; anlam yaratmak, çalışanlara ilham vermek ve kalıcı değerler oluşturmakla ilgili. Ancak bu noktada önemli bir ayrım yapmamız gerekiyor: İşyerinde gerçekten “değer” mi katıyorsunuz, yoksa “eğer” bahanesine mi takılıyorsunuz?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kelimelerin sihirli olduğuna inanırım. Etkisi ve hakimiyeti var insanlar üzerinde. Bu nedenle de hangi etkiyi yaratmak istediğimize göre kullandığımız kelimeleri önce açıklamak gerekliliğine inanıyorum. Çünkü kelimenin bizim zihnimizdeki karşılığı ile okuyucunun zihnindeki karşılığı çok farklı olabiliyor.

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Liderlik dediğimizde konu genelde strateji, kararlılık, karar verme, zeka ve bilgiye dayalı sonuçlar üretme perspektifinden anlatılır. Günümüz iş dünyasında ise bir liderin başarısı sadece elde ettiği finansal sonuçlar, ulaştığı iş hedefleri ile değil, aynı zamanda çalışanların moral ve motivasyonu, bağ kurma, organizasyona karşı oluşan bağlılık gibi kriterlerle de ölçülüyor.

Karanlık Ormanına Yolculuk

Karanlık Ormanına Yolculuk

Her gün birbirinden karmaşık ve zor problemlerle karşı karşıya kalıyoruz ve günlerimiz problem çözerek, çözmeye çalışarak geçiyor. Kimi zaman iş yerinde kimi zaman sosyal hayatımızda kimi zaman ise özel yaşantımızda karşılaştığımız problemlerle mücadele ederken şimdi de 3 Cisim Problemini duymaya başladık. Peki nedir bu 3 Cisim Problemi?

ARIZALARIM VE BEN

ARIZALARIM VE BEN

Aynı durumları tekrar tekrar yaşayınca, hani bazen “evren bana mesaj gönderiyor” cümlesi kurarız ya! Aslında mesajı gönderen evren değil, hamster gibi sarmal bir döngüde tekrara düşen kendimiziz.