Düştüğümüzde Yeniden Kalkabilmenin Sanatı: Psikolojik Sağlamlık
Hayatın getirdiği zorluklar kaçınılmaz. Ancak bazen bu zorlukların ağırlığını, farkında olmadan kendi omuzlarımızda daha da artırabiliyoruz. Aynı olay, farklı kişilerde bambaşka duygular yaratabiliyor: Kimisi belirsizlik karşısında “Durup bekleyelim, göreceğiz” diyebilirken, kimisi yoğun bir stres ve kaygı yaşayabiliyor. Bu farklılıkların kaynağı nedir? İşte tam bu noktada “psikolojik sağlamlık” kavramı devreye giriyor. Psikolojik sağlamlık, hayatın iniş çıkışlarını karşılamada bize rehberlik eden bir içsel güç olarak karşımıza çıkıyor.
“Bu özellik bende doğuştan yok” diyenleriniz varsa, korkmayın. Herkes bu özelliği geliştirebilir. Psikolojik sağlamlık aslında “yaşama açıklık” ile ilgilidir. Yaşama açıklık, zorlayıcı olma ihtimaline karşı yine de hayattan kaçmamaktır. İronik görünebilir ama, bizi sağlam kılan aslında kırılabilen, zorlanabilen, arada düşebilen yanımızı kabul ederek, deneyime, yaşamaya cesaret etmektir. Bu konuda Brene Brown şöyle der:
“Kırılganlık zayıflık değildir. Gerçek cesareti ölçmenin en doğru yoludur.” “Ben şu an kendimi iyi hissetmiyorum, bu ortam beni çok rahatsız etti, sanırım sabaha kadar ağlayacağım…” Bunları hissetmenin insani olduğunu kabul edip, çevremize ve en önemlisi kendimize şefkatle yaklaşmak, bizi asıl güçlü yapan şey.
Peki duyguları seçerek yaşayabilir miyiz? Mesela üzüntüyü, kaygıyı, sıkıntıyı, tiksinmeyi hayatımızdan çıkarıp, sadece neşeyi, umudu, mutluluğu yanımızda tutabilir miyiz? Zor duyguları hissetmemeyi tercih ettiğimizde, zaman içinde hissetmek istediğimiz duygulara da erişemez hale geliyoruz.
1979 yılında Suzanne C. Kobasa'nın öncülüğünde yapılan bir araştırmada, yüksek stres seviyelerine maruz kalan yöneticiler incelendi. Katılımcılardan son üç yılda yaşadıkları stresli olayları ve fiziksel rahatsızlıklarını rapor etmeleri istendi. Sonuçlar, yüksek stres altında olup sık hastalananlarla, aynı stres seviyesinde olup sağlıklı kalanlar arasında belirgin farklar olduğunu gösterdi. Sağlıklı kalan bireylerin, diğerlerine göre daha yüksek düzeyde psikolojik sağlamlığa sahip oldukları belirlendi. Bu bireyler, yaşamlarına karşı daha güçlü bir bağlılık hissi taşıyor, çevrelerine karşı daha etkin bir tutum sergiliyor ve değişimi bir tehdit yerine bir fırsat olarak görüyorlardı.
Psikolojik sağlamlıkta; “Şu an hiç enerjim yok, yaşananlardan ötürü çok üzgünüm. Elimi kaldıracak halim yok.” demenin yanında, “Ama bir süre sonra tekrar ayağa kalkacağım, bunu biliyorum.” diyebilmek öne çıkıyor. “Şu an iyi hissetmiyorum ama bu da geçecek, düştüğüm gibi kalkacağım ve bu düşüşten de öğrendiklerim bana eşlik edecek.”
Victor E. Frankl’ın şu sözü, bu yaklaşımı çok güzel özetler: “Uyaran ve tepki arasında bir boşluk bulunur. O boşlukta cevabımızı seçme gücü vardır. Cevabımızda ise gelişim ve özgürlük saklıdır.” Bu bakış açısı bize şunu sormayı öğretir: Benim etki alanım ne? Kendi kaynaklarımla neler yapabilirim? Bu problemde kişisel sorumluluğum var mı? Kendimi ve olayı gerçekçi değerlendirebiliyor muyum? Bu zorluk bana ne öğretebilir?
Bu soruları sorabilmeyi kolaylaştıran ve düştüğümüzde tekrar kalkmamızı sağlayan bazı temel unsurlar vardır:
- Bilişsel esnekliği geliştirmek: Zihnimiz bazen felaket senaryoları yazar. “Bu hep böyle gidecek, hiçbir şey iyi olmayacak” ya da “Baş edemeyeceğim” diye düşünürüz. Beyin bizi korumak için tetikte tutmaya çalışır; ama çoğu zaman tehlike zihnimizin içindedir. Bunun yerine, “Şu an bu durum zorlayıcı ama geçecek. Daha önce baş edemeyeceğimi düşündüğüm nelerle baş ettim?” diye sorabilmeyi öğrenebiliriz.
- Değerlere odaklanmak: Adalet sizin için önemli bir değer mi? Peki günlük yaşamınızda bu değeri hangi somut davranışlarla yaşatıyorsunuz? Ya da saygı sizin için kıymetli ise, çevrenize gösterdiğiniz hangi küçük davranışlar bunu yansıtıyor? Değer odaklı yaşamak, hayata karşı tolerans penceremizi genişletiyor.
- Fiziksel, duygusal ve sosyal ihtiyaçlara önem vermek: Gün içinde biraz hareket etmek, bir öğle yemeğini farkındalıkla yemek, iyi hissettiren insanlarla vakit geçirmek, bazı ilişkilerden nazikçe uzaklaşmak, küçük hobilerle ruhu beslemek, gerektiğinde yardım istemek… Unutmayalım, bizler süper kahraman değiliz. Önce kendimize iyi bakmayı öğrenmeliyiz.
- Profesyonel destek almak: Baş edemediğimiz durumlarda, ruh sağlığı uzmanlarından destek almak da psikolojik sağlamlığın önemli bir parçasıdır.
Tüm bu öneriler kulağa basit gelse de uygulaması zaman zaman zor olabilir. Ancak unutmayalım ki, “kolaylık” insanı zincirler. Zorlandığımız anlarda küçük adımları denemek, her birimizin içsel gücünün tahminimizden çok daha kuvvetli olduğunu fark etmemizi sağlar.
Psikolojik sağlamlık, doğuştan gelen sabit bir özellik değil; aksine zamanla geliştirilebilen, güçlendirilebilen bir beceri. Bilişsel esneklik, değerlerimize yönelmek, ihtiyaçlarımızı önemsemek ve gerektiğinde destek almak, bu yolculuğun temel taşlarını oluşturuyor. Küçük adımlarla başlamak bile büyük fark yaratabiliyor.
Ve belki de en önemli ilk adım; zorlandığımız her an, yeniden kalkmayı deneme cesaretimizin olduğunu kendimize hatırlatmak oluyor.




Liderlik Akademileri & Yönetici Gelişim Programları
Katalog Bazlı Çözümler
Yetkinlik Bazlı Gelişim Çözümleri
Satış Deneyimi Akademileri