Qmark Danışmanlık A.Ş.
Qmark Danışmanlık

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Liderlik dediğimizde konu genelde strateji, kararlılık, karar verme, zeka ve bilgiye dayalı sonuçlar üretme perspektifinden anlatılır. Günümüz iş dünyasında ise bir liderin başarısı sadece elde ettiği finansal sonuçlar, ulaştığı iş hedefleri ile değil, aynı zamanda çalışanların moral ve motivasyonu, bağ kurma, organizasyona karşı oluşan bağlılık gibi kriterlerle de ölçülüyor.

İşte değişen bu anlayış ile artık “şefkatli liderlik” de çok daha sık duymaya başladığımız bir kavram haline geliyor.

Şefkât kelimesi Arapça “şefekât'' kelimesinden türetilmiş olan; korumak, gözetmek, esirgemek, sahip çıkmak anlamlarına gelen bir kelime. Dilimize ise 17. yüzyılda geçmiş olan şefkât sözcüğünün anlamı sözlüklerde “acıyarak ve/veya koruyarak sevme, sevecenlik” olarak tanımlanır. Kökeninde sevgi, merhamet ve yardım duygularının bulunduğu bu kelime, yüzeysel bir merhamet ve acıma duygusundan çok daha derin anlamlar taşır; acıları anlama, acıtmama ve empatik bir anlayışı barındırır içinde … Şefkât deyince ilk akla gelen kelimenin annelik olması belki de bu anlayıştan kaynaklanır.

Öz şefkât ise, aynı anlayışı ve merhameti kendimize göstermektir. Zor durumlarda başkalarına karşı kolaylıkla gösterebildiğimiz anlayışı, sevgiyi, kendimize karşı da gösterebilmek, kendimizi kucaklamak ve sevmektir.

Tıpkı Buddha’ nın dediği gibi;

“Eğer kendinize şefkat göstermezseniz, başkalarına da gösteremezsiniz.

Bütün varlıklar için sevgi ve şefkat geliştirin.”

Peki bu konuda ne kadar başarılıyız? En son ne zaman kendimize anlayışlı, merhametli, şefkatli yaklaştık?

Doğrusunu isterseniz, ben bu soruyu kendime sorduğumda, cevap bulmakta zorlandım ve zamanını pek hatırlayamadım.

Kültürel ve toplumsal yargılar, mükemmeliyetçi yanımız, eleştirel iç sesimiz, korku ve kaygılarımız çoğu kez özümüze merhamet ve anlayış göstermemizi engelleyebiliyor.

Zorluklar, acılar, hayal kırıklıkları karşısında kendimizi acıtmamayı, duruma sevecenlikle yaklaşmayı seçmek yerine genelde kendimize acımasızca yaklaşarak kendimizi eleştirmeyi seçebiliyoruz. Bunun da hata yapma olasılıklarını azaltacağını, motivasyonumuzu artıracağını, hatasız ve başarılı olmamızı sağlayacağını düşünüyoruz.

Oysaki tüm araştırmalar bunun tersini gösteriyor. Başkalarına gösterdiğimiz şefkâti kendimize göstermediğimizde, daha fazla acı duyma eğilimine giriyoruz, hatta korku ve endişe katsayımız da giderek yükseliyor.

Burada şu soru akla geliyor: Öz şefkatli olmayı nasıl hatırlayacağız?

Öz şefkat konusunda çok önemli araştırmalar yapmış bir psikolog olan Kristin Neff, Self Compassion (Öz Şefkat) kitabında “öz şefkatin 3 ana bileşeninden” şöyle bahseder:

  • Öz nezaket yani zor durumlarda kendimize göstereceğimiz nezaket.
  • Ortak insanlık hissiyatı yani bu zorlukların herkesin başına gelebileceğini kendimize hatırlatmak
  • Bilinçli farkındalık yani yaşadığımız duyguyu kabul ederek anda kalmamızın öz sefkati kolaylaştıracagını ifade eder.

İnsan olmak aslında mükemmel değil de mücadeleci olmaktır. Bunu hatırladığımız her bir durumda şefkati hayatımıza katmak ve yaşatmak o kadar kolay olacaktır.

İçinde bulunduğumuz iş ortamları da hayatın kendisinden izole yerler değildir. Hayatın içinde acılar, zorlanma, endişeler, kaygılar, öfke vardır. İş ortamları da tüm bu zor duyguları, acıları, zorlukları içinde barındırır.

İşte bu sebeple liderlerin de pozitif etki ve ilham yaratabilmeleri için sahip olması gereken belki de en önemli özelliklerden birisi şefkâtli olabilmeleridir.

Liderlerin şefkâtli olması, çoğu zaman iş dünyasının katı dinamiklerinde duygusallık olarak görülür ama aslında, etiketlenmekten korkmadan ve en otantik şekliyle şefkâtli yaklaşım, cesaret gerektirir.

Şefkatli liderler ekibinin karşılaştığı zorlukları yaşamın bir parcası olarak görüp, bu zorlukların ortaya çıkardığı duygulardan kaçınmazlar; aksine affedici, anlayışlı, şeffaf ve alçakgönüllü bir anlayışla hareket ederler. Merhamet, anlayış ve empatiyi birleştirerek hem kendi duygusal dayanıklılıklarını arttır hem de ekiplerinin refahını, mutluluğunu destekler.

"Erdemin bir parçası olan şefkât, başkalarının mutluluğunu arzulamaktır" diyen Aristotoles, bizlere şefkâtin bir erdem, çıktısının da başkalarının mutluluğu olduğunu çok güzel aktarır.

Türk Kültüründe birçok şefkatli lider örneği görürüz; Mevlana’nın insanlara büyük bir şefkat ve hoşgörü ile yaklaştığı bilinmektedir.

Mevlana’ nın şu anlatısı da “şefkatli liderlik” adına ne çok şey anlatır bize:

“Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.

Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.

Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.

Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.

Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.

Hoşgörülükte deniz gibi ol.

Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.”

Günümüz dünyasında çokça konuşmaya başladığımız bir anlayışı ifade eden “Şefkâtli Liderlik” güvenli, mutlu bir bir iş kültürü yaratır. Çalışanlarını sükûnetle dinleyen, onları ve duygularını kabul eden, onların potansiyelini ortaya çıkarmalarına imkan veren, olumsuza değil olumluya odaklanabilen, ilham veren şefkatli liderler organizasyonlarda neleri değiştirebilir, neler başarabilir bir düşünsenize.

Şefkat ve güçlü liderlik arasındaki bağlantıyı sürekli vurgulayan bir araştırmacı ve yazar olan Brene Brown’ın da belirttiği gibi, şefkatli liderlik, açıklık, cesaret ve değerlendirme ile birleştiğinde etkili bir liderlik tarzını yaratacak, zor zamanlarda hem kendini hem de ekibini daha güçlü ve dirençli hale getiren bu liderler ilham vermeye devam edeceklerdir.

O halde hayatımıza şefkati, öz şefkati almayı ihmal etmeyelim. Ben şefkati hayatıma, anneliğime, ilişkilerime daha çok, daha yalın kattıkça bunun hem bana hem çevremdekilere çok iyi geldiğini, ilişkilerimin niteliğinin, sahiciliğinin arttığını fark ettim.

Şefkâtli davranarak sadece başkalarını değil, kendimizi de güçlü kılarız. Kendimizi güçlü kıldıkça başkalarına ilham, enerji ve cesaret katarız.

İşyerinde "Değer" mi Katıyorsun, "Eğer" mi Takıyorsun?

İşyerinde "Değer" mi Katıyorsun, "Eğer" mi Takıyorsun?

Hızla değişen iş dünyasında, liderlik anlayışı köklü bir dönüşüm geçiriyor. Artık liderlik, yalnızca iş sonuçlarına ulaşmak ya da bir ekibi yönetmekten ibaret değil; anlam yaratmak, çalışanlara ilham vermek ve kalıcı değerler oluşturmakla ilgili. Ancak bu noktada önemli bir ayrım yapmamız gerekiyor: İşyerinde gerçekten “değer” mi katıyorsunuz, yoksa “eğer” bahanesine mi takılıyorsunuz?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kelimelerin sihirli olduğuna inanırım. Etkisi ve hakimiyeti var insanlar üzerinde. Bu nedenle de hangi etkiyi yaratmak istediğimize göre kullandığımız kelimeleri önce açıklamak gerekliliğine inanıyorum. Çünkü kelimenin bizim zihnimizdeki karşılığı ile okuyucunun zihnindeki karşılığı çok farklı olabiliyor.

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Liderlik dediğimizde konu genelde strateji, kararlılık, karar verme, zeka ve bilgiye dayalı sonuçlar üretme perspektifinden anlatılır. Günümüz iş dünyasında ise bir liderin başarısı sadece elde ettiği finansal sonuçlar, ulaştığı iş hedefleri ile değil, aynı zamanda çalışanların moral ve motivasyonu, bağ kurma, organizasyona karşı oluşan bağlılık gibi kriterlerle de ölçülüyor.

Karanlık Ormanına Yolculuk

Karanlık Ormanına Yolculuk

Her gün birbirinden karmaşık ve zor problemlerle karşı karşıya kalıyoruz ve günlerimiz problem çözerek, çözmeye çalışarak geçiyor. Kimi zaman iş yerinde kimi zaman sosyal hayatımızda kimi zaman ise özel yaşantımızda karşılaştığımız problemlerle mücadele ederken şimdi de 3 Cisim Problemini duymaya başladık. Peki nedir bu 3 Cisim Problemi?

ARIZALARIM VE BEN

ARIZALARIM VE BEN

Aynı durumları tekrar tekrar yaşayınca, hani bazen “evren bana mesaj gönderiyor” cümlesi kurarız ya! Aslında mesajı gönderen evren değil, hamster gibi sarmal bir döngüde tekrara düşen kendimiziz.