Qmark Danışmanlık A.Ş.
Qmark Danışmanlık

Özgüven İçin 7 Kilit Adım

Özgüven İçin 7 Kilit Adım

Özgüven dediğimiz şey, diğer adıyla öz-değerlilik, kendimizle ilgili nasıl hissettiğimizi, kendimize değer verme seviyemizi gösteren çok önemli bir kavramdır. Sırf bu nedenden ötürü, kendine güven ile özgüven aynı şey değildir. Kendimizi ne kadar kabul ettiğimizi ve sevdiğimizi ortaya koyan özgüven; işimizi, ilişkilerimizi, hedeflerimizi ve hatta (hem ruhsal hem de fiziksel anlamda) sağlığımızı bile etkiliyor.

“Yapamam”dan “yapabilirim, en azından ilk adımı atmayı deneyebilirim” düşüncesine doğru motivasyonumuzu belirleyip, ileriye doğru daha heyecanlı adımlar atmamızı sağlıyor. İyi yaşam sürmek ve güçlü performans ortaya koyabilmek adına oldukça değerli bir anahtar işlevi görüyor. Çünkü, tersi olduğunda yani özgüven ortaya konulmadığında, hayatta kolay kolay risk almıyor ve yeni şeyler keşfetmiyoruz. Kendi hedeflerimizin peşinden gitmek ve onları bir bir gerçekleştirmek için en çok da özgüvene ihtiyaç duyuyoruz. Özgüven seviyemiz arttıkça kendimiz ve hayatla daha çok barışık yaşıyor, tutarlı adımlar attıkça daha fazla doyum yaşıyoruz.

Böylesine bir doyum yaşamak adına, hangi durumda olursak olalım “güçlü bir özgüven” için rahatlıkla atabileceğimiz 7 kilit adıma gelince :

Gayemizi Belirlemek : Gaye, hedeflerimizden daha öte birşeydir. “İyi yaşam-ak” çok anlamlı bir gaye olup, bununla ilgili atmamız gereken her bir adım hedeflerimizden ibarettir. Hedeflerimizin ve eylemlerimizin gayemize hizmet etmesi demek, kendimizi üretken ve mutlu hissetmek demektir.

Analiz ve Hazırlık Yapmak : Kendi alanınızda, en az bir konuda, nerdeyse herşeyi öğrenin. Odak alanımızdaki konuya dair çalışmalar yapmak, zaman geçtikçe de o konuya hakim olmak “bunu başarabilirim” yolculuğumuzdaki en kıymetli adımlardan birisini atmaktır.
Hayır Diyebilmek : Araştırmalar gösteriyor ki, tükenmişlik sendromuna en çok girenler “gerektiğinde hayır” diyemeyenler. Pozisyon ayırt etmeksizin, tartışılan konuyla ilgili, kapıları kapatmayıp, en az bir tane çözüm önerisini barındıracak bir hayır bizi çok güçlü hissettirecektir. Sahicilikten bahsedebilmek adına, başkalarının duymak istediğini değil de kendi içimizdekini söyleyebilmeye daha çok ihtiyacımız var.

Hesaplı Riskler Alabilmek : Özgüven seviyemiz, aksiyona geçme cesareti verecek kadar yüksek, öğrenme yolculuğumuzu kapatmayacak kadar da düşük olmalıdır. Her bir konuda kendinden emin ve hatta kibirli olmak yerine, çekindiğimiz hallerde bile hesaplanabilir o riskleri almak ve kendinden her zaman en iyisini umabilmektir.

Olumlu Tutumu Sahiplenmek : Unutmayın ki bugün yetkinlik dediğimiz kavramın ilk iki teması “bilgi ve beceri” olmakla birlikte asıl belirleyici olansa “tutumun” ta kendisidir. “Bu iş çok zor hatta imkansız” diye düşünmekten “bu iş çocuk oyuncağı” diye inanıp söylemeye dair geçen sürenin bazen sadece saniyeler aldığını sakın aklınızdan çıkarmayın, en azından arasıra hatırlayın yeter.

Başarısızlıklardan Dersler Çıkartabilmek : Başarısızlıklarımızın aslında birer ders olduğunu veya başarı yolculuğumuzda verebileceğimiz, öğrenebileceğimiz küçük molalar olduğunu düşünün. Niceliklerden çok daha fazla niteliklerin önem kazanmaya başladığı bu dünyada, yapacağımız hatalardan kazanımlar ortaya çıkarmak, özgüvenimiz adına çok etkili kişisel bir rehber haline gelecektir. Zaten çok eskiden beridir “bir musibet, bin nasihatten çok daha değerli” değil midir?

Güçlü Yönlerine Odaklanabilmek : Sadece tek bir konuda neyi iyi yaptığımızı veya yapabileceğimizi bilmek bile başlı başına çok daha enerjik ve güçlü hissetmemizi sağlayacaktır. Fark etmediğiniz anlarda bile, çevrenizdeki kişilere “en güçlü iki yönünüzü” sorun ve en az birisinin eylemcisi olun. Mükemmel olmaya çalışmak veya takılmak yerine, kendinizde iyi/güçlü yönleri bulun.

Şems-i Tebrizi de bütün bu paylaştıklarımı bir çırpıda ve çok güzel özetliyor :

“Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor?

O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor?

Güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin?

Öyleyse güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun.

Çünkü her insan ölecek yaşta..”

İyi yaşamak için “güçlü bir özgüvene” çok ihtiyacımız var. Yaşam yolculuğumuzda, kendi yeterliliklerimize ve değerliliklerimize daha çok odaklanmaya, inanmaya. Daha başarılı ve daha mutlu yaşamaya..
 

twitter : @MehmetYOzel
instagram : MehmetYOzel


Haftalık Sözler :

  1. Özgüven dediğimiz şey “kader” değil, başlı başına bir seçimdir. Herşeyden önce, yeterlilik ve değerlilik duygularımızın hakkını verebilmektir.
     
  2. Özgüven “daha iyi bir yaşam” sürmek adına kendimize ve ilişkilerimize verebileceğimiz en anlamlı hediyelerden birisi olup, başarı ve mutluluğun dengelenmesi halidir.
     
  3. Kendine güvenen birçok insanla karşılaşabilirsiniz. Özgüveni olan insanlar nispeten daha az olduğu için, çok daha değerlidirler, anlamlı işlerin peşindedirler.
     
  4. Özgüvenimiz arttıkça kendimiz ve hayatla daha çok barışık yaşıyor, tutarlı adımlarımız sayesinde yaşamımıza dair daha anlamlı bir doyum içinde oluyoruz.
Sunumdaki Cesaret

Sunumdaki Cesaret

Lise yıllarım… Sınıfta öğretmenimiz büyük bir dikkatle ders anlatıyor, biz de pür dikkat dinleyip not alıyoruz. Derken kapı çalıyor. Gelen öğretmen (genellikle Türkçe öğretmenlerimizden biri), kibar bir şekilde, “Hocam, dersinizi bölüyorum, kusura bakmayın. Ama aşağıya 29 Ekim provaları için Nil’i rica edebilir miyiz?” diye soruyor. Ben, büyük bir keyifle ve prova aşkıyla Türkçe öğretmenime eşlik ediyorum. Sunum için salonda kürsünün arkasındayım. Elimde mikrofon. Öğretmenlerimin beğenisi ve destekleyici tavırları beni o kadar mutlu ediyor ki! İçimden hep aynı ses yankılanıyor: “Ne zevkli bir şey bu!”

Hikaye Değil, Hikayeni Anlat: İş Dünyasında İz Bırakmanın Sanatı

Hikaye Değil, Hikayeni Anlat: İş Dünyasında İz Bırakmanın Sanatı

Bir sahnedesin. Karşında şirketin en etkili isimleri, belki sektörün devleri oturuyor. Derin bir nefes alıp sunumuna başlıyorsun. Kelimeler, grafikler, veriler... Her şey akıyor. Ve sonra ışıklar sönüyor. Sahneden iniyorsun ve o an düşündüğün şey şu: “Nasıldım, iyi bir etki yarattım mı acaba?” İşte tam bu noktada hikayen devreye giriyor. Sunumlar sadece verilerle dolu PowerPoint slaytlarından ibaret değil. Sunum, kim olduğunu, neleri savunduğunu ve geride nasıl bir iz bırakmak istediğini anlatma fırsatıdır. Peki, o izi bırakmak için sunumlarını nasıl unutulmaz hale getirebilirsin? Anlatayım!

İşyerinde "Değer" mi Katıyorsun, "Eğer" mi Takıyorsun?

İşyerinde "Değer" mi Katıyorsun, "Eğer" mi Takıyorsun?

Hızla değişen iş dünyasında, liderlik anlayışı köklü bir dönüşüm geçiriyor. Artık liderlik, yalnızca iş sonuçlarına ulaşmak ya da bir ekibi yönetmekten ibaret değil; anlam yaratmak, çalışanlara ilham vermek ve kalıcı değerler oluşturmakla ilgili. Ancak bu noktada önemli bir ayrım yapmamız gerekiyor: İşyerinde gerçekten “değer” mi katıyorsunuz, yoksa “eğer” bahanesine mi takılıyorsunuz?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kelimelerin sihirli olduğuna inanırım. Etkisi ve hakimiyeti var insanlar üzerinde. Bu nedenle de hangi etkiyi yaratmak istediğimize göre kullandığımız kelimeleri önce açıklamak gerekliliğine inanıyorum. Çünkü kelimenin bizim zihnimizdeki karşılığı ile okuyucunun zihnindeki karşılığı çok farklı olabiliyor.

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Liderlik dediğimizde konu genelde strateji, kararlılık, karar verme, zeka ve bilgiye dayalı sonuçlar üretme perspektifinden anlatılır. Günümüz iş dünyasında ise bir liderin başarısı sadece elde ettiği finansal sonuçlar, ulaştığı iş hedefleri ile değil, aynı zamanda çalışanların moral ve motivasyonu, bağ kurma, organizasyona karşı oluşan bağlılık gibi kriterlerle de ölçülüyor.