Qmark Danışmanlık A.Ş.
Qmark Danışmanlık

Neden?

Neden?

Geçenlerde güzel bir kitabın sayfalarında, Portekiz’e ait olduğu söylenen anlamlı bir atasözüne rastladım :

“Yaşadıkça yaşlanmazsınız, yaşamadıkça yaşlanırsınız.”

Çok düşündüm bunun üzerine, gerçekten yaşıyor muyuz, nefes aldıkça yaşamanın hakkını veriyor muyuz diye. Ne kadar çok gözümüzü açıyoruz, ne kadar çok yüreğimize bakıyoruz diye. Bugünlerde “nasılsın” diye sordukça, insanlardan en sık duyduğum iki tipik yanıtsa “bildiğin gibi” ve “iç güveysinden hallice”.

Birden, yaşamı daha bir sadelikle yaşayanların olduğunu hatırladım. Çiftçilerin de, balıkçıların da her yeni güne erkenden başlayıp, yaşama sevinçlerini yaşam nedenleri ile güzelce bir harmanlayıp, her bir anında hayatın “nedenlerine/neleri yapmak istediklerine” baktıklarını bir kez daha anladım.

Siz “bugün yine hiç havamda değilim” veya “boşver ya, bu hafta da çıkmasak ne olur” diyen kaç balıkçıya rastladınız? Ağını da, tohumunu da, traktörünü de, teknesini de “güçlü nedenlerine” göre hazır eden insanlardır onlar.

Hasat olunca mutlu olurlar, olmayınca, olmayandan da birşeyler anlar, kendilerini topraktan, sulardan ve hayattan “nasiplenmeye” adarlar.

Her yeni günde, her yeni adımda yaşayabileceğin şanssızlıklar ne olursa olsun, sen kendi değerlerini, kendi düşlerini güçlü bir şekilde yaşatıyorsan, yaptıkların başkalarınca “silinmeye, karalanmaya çalışılsa bile” yok edilemiyor.

Bunun için de, senin “kendi inandığın yolda” durmadan çalışman ve hep daha iyiye ulaşmak için “gayretini” en güçlü şekilde bu yolculuğa katman “gerçekliğini” ortaya çıkartıyor. Gerçekliğinin olduğu zaman, senin yaşama attığın imza ve emek verdiğin o eserler, sadece senin için değil, birçok kişi için “çok daha anlamlı” oluyor..

Hayatın sana “ne yükler” getirdiğini değil de, kendi yaşam gayeni ve yaşama dair en güçlü niyetlerinin neler olduğunu bir düşünsene. Kendinden, ilişkilerinden, sevdiklerinden birçok şeyi isteyebilirsin, istediğini daha çok tarif ve çok daha sık belli edebilirsin de. Peki ya senin, anladıkça aklından çıkarmayacağın neden(ler)in ne?

İçindeki “en iyi seni” ve hatta “en mutlu seni” aramak, bulmak ve sonra da sahip çıkmak için neler yapıyorsun? Onca giden, onca biten sonrası “elinde kalanlarla” gayene ve nedenlerine ne kadar sahip çıkıyorsun?

 

Başarının “en güçlü” yönlerini, mutluluğun ise yaşama dair “nedenlerini ve gayeni” gerçek kılmaktan geçtiğini, biraz daha anlamaya davet ediyorum artık seni. Yaşam, birçok anlamda bir denge ise, daha dengeli kılmak için daha bir anlamlı kılsana nedenlerini.

Ya sıradan yaşayacaksın hayatını, ya da her güne, her yaptığın işe, her söylediğin söze kendini daha çok katacaksın. Nedensizce kaybolmaktansa, araflarda kalmaktansa, nedenlerinle yaşamdaki seyrinde daha bir varolacaksın.

İnsanın kendisiyle aynı fikirde olamaması ne fena birşeyken, öte yandan “nedeni, eylemi ve yüreğiyle” topyekün hemfikir olması da o kadar farklı ve anlamlı birşey. Yaşama dair nedenin belli ve güçlü olduğu sürece, yaşam enerjin de çoğalıyor çünkü.

Gayen de, nedenlerin de, kararların da, eylemlerin de senin. bir düşünürsen, hepsi birden olduğu gibi sensin.

Ne de olsa “nereye gittiğini bilen insanlara, dünya çekilip bir yol verir..”

Yaşadıkça yaşlanmayacağımız, yaşlar alıp, tatlar ve anlamlar katacağımız, gaye ve neden dolu bir yolculuğa

Sunumdaki Cesaret

Sunumdaki Cesaret

Lise yıllarım… Sınıfta öğretmenimiz büyük bir dikkatle ders anlatıyor, biz de pür dikkat dinleyip not alıyoruz. Derken kapı çalıyor. Gelen öğretmen (genellikle Türkçe öğretmenlerimizden biri), kibar bir şekilde, “Hocam, dersinizi bölüyorum, kusura bakmayın. Ama aşağıya 29 Ekim provaları için Nil’i rica edebilir miyiz?” diye soruyor. Ben, büyük bir keyifle ve prova aşkıyla Türkçe öğretmenime eşlik ediyorum. Sunum için salonda kürsünün arkasındayım. Elimde mikrofon. Öğretmenlerimin beğenisi ve destekleyici tavırları beni o kadar mutlu ediyor ki! İçimden hep aynı ses yankılanıyor: “Ne zevkli bir şey bu!”

Hikaye Değil, Hikayeni Anlat: İş Dünyasında İz Bırakmanın Sanatı

Hikaye Değil, Hikayeni Anlat: İş Dünyasında İz Bırakmanın Sanatı

Bir sahnedesin. Karşında şirketin en etkili isimleri, belki sektörün devleri oturuyor. Derin bir nefes alıp sunumuna başlıyorsun. Kelimeler, grafikler, veriler... Her şey akıyor. Ve sonra ışıklar sönüyor. Sahneden iniyorsun ve o an düşündüğün şey şu: “Nasıldım, iyi bir etki yarattım mı acaba?” İşte tam bu noktada hikayen devreye giriyor. Sunumlar sadece verilerle dolu PowerPoint slaytlarından ibaret değil. Sunum, kim olduğunu, neleri savunduğunu ve geride nasıl bir iz bırakmak istediğini anlatma fırsatıdır. Peki, o izi bırakmak için sunumlarını nasıl unutulmaz hale getirebilirsin? Anlatayım!

İşyerinde "Değer" mi Katıyorsun, "Eğer" mi Takıyorsun?

İşyerinde "Değer" mi Katıyorsun, "Eğer" mi Takıyorsun?

Hızla değişen iş dünyasında, liderlik anlayışı köklü bir dönüşüm geçiriyor. Artık liderlik, yalnızca iş sonuçlarına ulaşmak ya da bir ekibi yönetmekten ibaret değil; anlam yaratmak, çalışanlara ilham vermek ve kalıcı değerler oluşturmakla ilgili. Ancak bu noktada önemli bir ayrım yapmamız gerekiyor: İşyerinde gerçekten “değer” mi katıyorsunuz, yoksa “eğer” bahanesine mi takılıyorsunuz?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kelimelerin sihirli olduğuna inanırım. Etkisi ve hakimiyeti var insanlar üzerinde. Bu nedenle de hangi etkiyi yaratmak istediğimize göre kullandığımız kelimeleri önce açıklamak gerekliliğine inanıyorum. Çünkü kelimenin bizim zihnimizdeki karşılığı ile okuyucunun zihnindeki karşılığı çok farklı olabiliyor.

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Liderlik dediğimizde konu genelde strateji, kararlılık, karar verme, zeka ve bilgiye dayalı sonuçlar üretme perspektifinden anlatılır. Günümüz iş dünyasında ise bir liderin başarısı sadece elde ettiği finansal sonuçlar, ulaştığı iş hedefleri ile değil, aynı zamanda çalışanların moral ve motivasyonu, bağ kurma, organizasyona karşı oluşan bağlılık gibi kriterlerle de ölçülüyor.