Qmark Danışmanlık A.Ş.
Qmark Danışmanlık

Mücevhere Yolculuk

Mücevhere Yolculuk

Pek Çok yönetici ve , çok çalışan “performans” kelimesine takılmış durumda şu son günlerde. Performans dediğimiz şey, tüm rol ve sorumluluklarımız çerçevesinde başardıklarımız anlamına da gelebilir, enerjimizin açığa çıkmış farklı farklı adımlarına da...

Performans kavramına bu kadar çok odaklanırken, bir o kadar kıymetli olan “Potansiyel” kavramını ne kadar anlıyor ve sahipleniyoruz, işte ondan pek emin değilim. Çünkü, potansiyel dediğimiz şey, bundan sonra yapabileceklerimiz adına çok güçlü, çok anlamlı bir zenginliği temsil ediyor. Enerjimizin henüz açığa çıkmamış hali ve potansiyelimize odaklanmak çok güçlü bir tutku gerektiriyor.

Gallup'un “2013 İşgücü bağlılığı” araştırmasında yer alan verilere göre, halihazırda dünyanın çok farklı organizasyonlarında çalışan insanların çoğu mutsuz. Bu durumu, tersine çevirmenin ve bağlılığı artırmanın en önemli yolu, çalışanların güçlü yönlerini kullanarak performans göstermesini ve potansiyellerine odaklanmalarını sağlamak, pozisyonlarının gerekliliklerine ve niteliklerine göre, etkili yöneticileri işe almaktan, geliştirmekten ve işte tutmaktan geçiyor.

Güçlü yönlerimiz ile ilgili farkındalığı artırmayı hedeflerken, herkesin içinde de çok özel bir cevher yani bir zenginlik olduğunu daha sık hatırlayabiliriz. Bu konudaki düşünce önderlerinde birisi olan Sir Ken Robinson'a göre:

“Yetenekleri ile tutkuları buluştuğunda, işte o zaman insan “gerçek öz"üne ulaşabiliyor. Böylelikle de, kendisini daha canlı, daha odaklı ve daha güçlü hissediyor, farkında olarak yaşama dair daha güçlü bir akış halinde kalıyor.”

İnsanoğlu ancak kendi gerçek özünü yönetmeyi becerebildiğinde, çevresiyle olan ilişkilerini de kendisine ve karşısındaki insanlara mutluluk verecek bir şekilde yönetebilir. Kendi iç sesini duyabildiği kadar, yüzleşilmesi en zor duygularına güçlü bir şefkat ile kulak verebilmesi de belirleyicidir.

Kişi kKendi insanlığına, kendi kişisel liderliğine saygı gösterebildiği zaman da, başkalarını empati ile dinleyebilir, onlarla güvenilir, değerler ve saygı temellerine dayanan çok anlamlı ve çok kalıcı bir ilişki kurabilir. Kendinden fazlasını isteyen her bir birey, çevresinden de potansiyellerini keşfetmeksini ve keşfettikçe de pozisyon gücüne yüklenmek yerine, yetkinliklerle yönetebilmenin hakkını daha çok vermesini talep edebilir.

Kendinin lideri olmak yolculuğunda ilerleyen her bir çalışan, yaşamında hangi değerlerin güçlü bir şekilkde yaşamasını istediğini bilen, tutkusunu vizyonuyla bütünleyen, bu vizyonu ile ilgili hedeflerine doğru, akıl, cesaret ve özgüvenle ilerlerken, potansiyelini performansa ve etkiye dönüştüren bir insandır.

Kendinin lideri olan bir çalışan, kendi kendinin en değerli gözlemcisidir, çünkü en büyük farklılığının öz farkındalık olduğunun bilincindedir. farkındadır. Şartlar ne olursa olsun, kendi yaşamının, yaptıklarının, yapamadıklarının ve sonuçlarının sorumluluğunu alır. Hatalar yapabileceğini, bazen geriye düşebileceğini bilir ve kişisel tutarlılığını da bu benzeri durumlar ve zorluklar karşısında bile kolay kolay kaybetmez.

İşte bu yüzden ben, insanoğluna şöyle bir baktığımda, yaşadığımız bu dünyada, potansiyel dediğimiz gücün, insanoğlu için en değerli hediyelerden birisi olduğunu düşünüyorum. Kendisine doğru sorular soran insanın, kendisine yepyeni yollar açma ve böylece de kendisini geliştirme şansını yakalayacağını biliyorum.

 

Yeteneklerimiz, yetkinliklerimizin garantisi değil. Yeterliliklerimiz ve arkasından tutkuyla gelecek eylemlerimiz ise yetkinliklerimizin en güzel habercisi. “Kısmete, hizmet eetmek gerekir” diye çok sevdiğim bir söz var. Yerimizde saymamak, alışkanlıklarımız içinde kaybolmamak ve yetkinliklerimizi geliştirmek, etkimizi artırmak adına aslında yapacağımız bir o kadar çok şey var ki.

Kendisine liderlik edecek ve , sürekli geliştirecek insanın da, kendisinde varolan o güzel ve , o güçlü ışığı işine, ilişkilerine ve çevresine saçabileceğinediğine, ışığını saçtıkça da, potansiyelini gerçeğe ve doyumun başrolde olduğu bir sarraflık haline taşıyabileceğine yürekten inanıyorum. Yeter ki kendinizi iskontolamayın, yeter ki iç-dış parazitlere takılı kalmayın ve yeter ki, büyümek ve gelişmek yolculuğunda, neleri daha iyi yapabileceğinizi bulun, anlayın, inanın.

Sunumdaki Cesaret

Sunumdaki Cesaret

Lise yıllarım… Sınıfta öğretmenimiz büyük bir dikkatle ders anlatıyor, biz de pür dikkat dinleyip not alıyoruz. Derken kapı çalıyor. Gelen öğretmen (genellikle Türkçe öğretmenlerimizden biri), kibar bir şekilde, “Hocam, dersinizi bölüyorum, kusura bakmayın. Ama aşağıya 29 Ekim provaları için Nil’i rica edebilir miyiz?” diye soruyor. Ben, büyük bir keyifle ve prova aşkıyla Türkçe öğretmenime eşlik ediyorum. Sunum için salonda kürsünün arkasındayım. Elimde mikrofon. Öğretmenlerimin beğenisi ve destekleyici tavırları beni o kadar mutlu ediyor ki! İçimden hep aynı ses yankılanıyor: “Ne zevkli bir şey bu!”

Hikaye Değil, Hikayeni Anlat: İş Dünyasında İz Bırakmanın Sanatı

Hikaye Değil, Hikayeni Anlat: İş Dünyasında İz Bırakmanın Sanatı

Bir sahnedesin. Karşında şirketin en etkili isimleri, belki sektörün devleri oturuyor. Derin bir nefes alıp sunumuna başlıyorsun. Kelimeler, grafikler, veriler... Her şey akıyor. Ve sonra ışıklar sönüyor. Sahneden iniyorsun ve o an düşündüğün şey şu: “Nasıldım, iyi bir etki yarattım mı acaba?” İşte tam bu noktada hikayen devreye giriyor. Sunumlar sadece verilerle dolu PowerPoint slaytlarından ibaret değil. Sunum, kim olduğunu, neleri savunduğunu ve geride nasıl bir iz bırakmak istediğini anlatma fırsatıdır. Peki, o izi bırakmak için sunumlarını nasıl unutulmaz hale getirebilirsin? Anlatayım!

İşyerinde "Değer" mi Katıyorsun, "Eğer" mi Takıyorsun?

İşyerinde "Değer" mi Katıyorsun, "Eğer" mi Takıyorsun?

Hızla değişen iş dünyasında, liderlik anlayışı köklü bir dönüşüm geçiriyor. Artık liderlik, yalnızca iş sonuçlarına ulaşmak ya da bir ekibi yönetmekten ibaret değil; anlam yaratmak, çalışanlara ilham vermek ve kalıcı değerler oluşturmakla ilgili. Ancak bu noktada önemli bir ayrım yapmamız gerekiyor: İşyerinde gerçekten “değer” mi katıyorsunuz, yoksa “eğer” bahanesine mi takılıyorsunuz?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kelimelerin sihirli olduğuna inanırım. Etkisi ve hakimiyeti var insanlar üzerinde. Bu nedenle de hangi etkiyi yaratmak istediğimize göre kullandığımız kelimeleri önce açıklamak gerekliliğine inanıyorum. Çünkü kelimenin bizim zihnimizdeki karşılığı ile okuyucunun zihnindeki karşılığı çok farklı olabiliyor.

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Liderlik dediğimizde konu genelde strateji, kararlılık, karar verme, zeka ve bilgiye dayalı sonuçlar üretme perspektifinden anlatılır. Günümüz iş dünyasında ise bir liderin başarısı sadece elde ettiği finansal sonuçlar, ulaştığı iş hedefleri ile değil, aynı zamanda çalışanların moral ve motivasyonu, bağ kurma, organizasyona karşı oluşan bağlılık gibi kriterlerle de ölçülüyor.