Qmark Danışmanlık A.Ş.
Qmark Danışmanlık

Liderlik

Liderlik

Gerek konuşmalarda gerekse de eğitimlerde bugünlerde bana en sık sorulardan birisi de şu :
“falanca kişi, sizce lider midir, değil midir?”
Ben de, bu soruya, başka soruyla karşılık veriyorum :
“Bana, o kişinin birlikte çalıştığı kişilerden biraz bahseder misiniz?”

Geçmişe de, bugüne de baktığınızda, yöneticiler ne kadar güçlü, ne kadar gelişime açık, merak eden, araştıran, hayalinin peşinden koşan, onun için mutluluk duyan kişilerle çalışıyorsa, o kadar çok liderlik yapma şansı var..ki böyle bir liderlikle, kendimizi ve çevremizdekileri geliştirme şansı da, o kadar çok artıyor.

Peki, bu konudaki günümüzdeki gerçeklik ne? Şirketlere de, derneklere de, kulüplere de baktığımızda, yöneticiler kendilerine ileride tehdit olabileceğini düşündükleri yetenekli kişilerle çalışmaktan çoğunlukla kaçınıyorlar. Yetkinlik anlamında gelişen bireylerin, kendilerine pozisyon gücü anlamında bir şekilde sorun çıkartacağını, yeni talepler oluşturacağını ya da konfor alanlarını zorlayacağını düşünüyorlar.

Birey yapabileceklerinin peşinden inanarak koştukça, kendisine liderlik etme şansı çoğalıyor. Hem seçeneklerinin farkına varıyor hem de birşeyler öğrenme şansı elde ettiği denemeler yapıyor. Böylelikle birilerinin gelip bizi koşturmasının, birilerinin bize önderlik etmesinin ve bunu sürekli bir atalet içinde beklemenin önüne geçiyoruz.

Kendimize liderlik ettikçe de hayatımıza, kendi istediğimiz daha güçlü, daha sahici bir yön vermiş oluyoruz.. Aslında, sadece söylemlerimizle değil, aynı zamanda eylemlerimizle de hayallerimizin peşinden koşuyoruz. 

Dünyanın her yerindeki, liderlere bir bakın, onlar tıpkı çocuklar gibi çok meraklı insanlar, sürekli yeni birşeyler öğrenmek istiyorlar. Öğreti yoktur liderlikte, herşeyden önce öğreni var. Sorumluluklarına ve projelerine, öğrenme merakı ile yaklaşanlar, kendilerinin ve diğerlerinin yaşamlarında daha anlamlı farklar yaratıyorlar.

Liderlik yolculuğunun her bir adımında, içimizdeki anlamlı güce, yüksek enerjiye ve o çok değerli potansiyele bakmayı başarmamız gerekiyor. Liderliğe inan(dır)anlar, enerjiyi önce dışarıda olana ayırmak yerine, içeride buluyor ve .

Kurumların dönüşümleri, o kurumlara her seviyede liderlik etme cesaretini gösteren, paydaşlarının dönüşümleri ile başlıyor. Böyle bir dönüşüm yolculuğunda, ekiplerinin gelişimleri ile ilgili vizyonları ve stratejileri olması da, liderlerin etkisini, güvenilirliğini çok daha güçlü kılıyor.

Asıl önemli olan ise, bulunduğumuz kurumlarda, kaç yıllık yönetici veya lider olduğumuz değil, geçen süre içinde, takımlarımızda kaç yönetici, kaç lider yarattığımızdır. Bununla birlikte, takım olarak (dönemsel bir biçimde) iyi/çok iyi performans göstermek de yeterli değildir, böylesine anlamlı bir performansı (değişen şartlara göre) sürdürülebilir kılmak gerekir.

Taoizmin kurucusu olarak kabul edilen, Çin’li ünlü filozof Lao Tzu’nun, liderler ve liderlikle ilgili olarak, bana çok şeyler anlatan sözlerinden birisi şöyle :
“İnsanlar onun yönetimini çok övüyorsa bu pek iyi bir durum değil. Hatta ondan korkuyorsa bu çok daha az iyi bir durum. En kötü durum da insanlar küskün ve kızgınsa…
İnsanları onurlandırmazsan onlar da seni onurlandırmaz. İyi bir lider çok az konuşur ve o işini bitirip amacına ulaştığında, insanlar şöyle der :
"biz kendimiz başardık..”

En iyi lider; varlığı en az hissedilen liderdir..”

Liderlik, sadece bireysel bir nitelik olarak değil, kurumların dönüşüm yolculuklarında, takımların gücü ile birlikte varolan bir değer olarak görülüyorsa, işte orada değişimin ve dönüşümün liderleri, çok daha kalıcı izler bırakan bir şekilde ortaya çıkıyor.
Ben, yeryüzünde yaşayan her bir insanın eşsiz bir potansiyeli olduğuna inanıyor ve bu potansiyelin yüce Tanrı'nın bize verdiği en kıymetli hediyelerden birisi olduğunu düşünüyorum. Bu çok anlamlı potansiyeli hayata geçirebilmeyi de, bizim Tanrı'ya sunabileceğimiz en büyük teşekkür olarak görüyorum.

Bazen es geçsek de bazen unutsak da bazen farkına varsak da, o potansiyel aslında çok kıymetli ve neredeyse ucu bucağı yok. Önemli olan biraz daha onu farkına varıp, gerçekten ne istediğinin peşinde koşmak ve onun için adımlar atmak. Bu yüzden de, benim gözümde her şey, insanın önce kendisine ve hemen ardından habitatında yer alan bireylere, liderlik etmesiyle başlıyor.

Başarı dediğimiz şey, hayatta kendi istediğimiz yol(lar)dan gitmektir. Liderlik ise, böylesine bir yolculukta, her yeni günde yeni birşeyler öğrenirken, yol arkadaşlarımızla birlikte anlamak, büyümek ve geliş(tir)mektir.

Hele hele, 2014 ün hayatımıza dair liderliklerin çok olduğu, en güzel, en başarılı, en unutulmaz ve en anlamlı yıllardan birisi olmasını, aklımızla ve gönlümüzle gerçekten bunu istiyorsak..

Sunumdaki Cesaret

Sunumdaki Cesaret

Lise yıllarım… Sınıfta öğretmenimiz büyük bir dikkatle ders anlatıyor, biz de pür dikkat dinleyip not alıyoruz. Derken kapı çalıyor. Gelen öğretmen (genellikle Türkçe öğretmenlerimizden biri), kibar bir şekilde, “Hocam, dersinizi bölüyorum, kusura bakmayın. Ama aşağıya 29 Ekim provaları için Nil’i rica edebilir miyiz?” diye soruyor. Ben, büyük bir keyifle ve prova aşkıyla Türkçe öğretmenime eşlik ediyorum. Sunum için salonda kürsünün arkasındayım. Elimde mikrofon. Öğretmenlerimin beğenisi ve destekleyici tavırları beni o kadar mutlu ediyor ki! İçimden hep aynı ses yankılanıyor: “Ne zevkli bir şey bu!”

Hikaye Değil, Hikayeni Anlat: İş Dünyasında İz Bırakmanın Sanatı

Hikaye Değil, Hikayeni Anlat: İş Dünyasında İz Bırakmanın Sanatı

Bir sahnedesin. Karşında şirketin en etkili isimleri, belki sektörün devleri oturuyor. Derin bir nefes alıp sunumuna başlıyorsun. Kelimeler, grafikler, veriler... Her şey akıyor. Ve sonra ışıklar sönüyor. Sahneden iniyorsun ve o an düşündüğün şey şu: “Nasıldım, iyi bir etki yarattım mı acaba?” İşte tam bu noktada hikayen devreye giriyor. Sunumlar sadece verilerle dolu PowerPoint slaytlarından ibaret değil. Sunum, kim olduğunu, neleri savunduğunu ve geride nasıl bir iz bırakmak istediğini anlatma fırsatıdır. Peki, o izi bırakmak için sunumlarını nasıl unutulmaz hale getirebilirsin? Anlatayım!

İşyerinde "Değer" mi Katıyorsun, "Eğer" mi Takıyorsun?

İşyerinde "Değer" mi Katıyorsun, "Eğer" mi Takıyorsun?

Hızla değişen iş dünyasında, liderlik anlayışı köklü bir dönüşüm geçiriyor. Artık liderlik, yalnızca iş sonuçlarına ulaşmak ya da bir ekibi yönetmekten ibaret değil; anlam yaratmak, çalışanlara ilham vermek ve kalıcı değerler oluşturmakla ilgili. Ancak bu noktada önemli bir ayrım yapmamız gerekiyor: İşyerinde gerçekten “değer” mi katıyorsunuz, yoksa “eğer” bahanesine mi takılıyorsunuz?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kelimelerin sihirli olduğuna inanırım. Etkisi ve hakimiyeti var insanlar üzerinde. Bu nedenle de hangi etkiyi yaratmak istediğimize göre kullandığımız kelimeleri önce açıklamak gerekliliğine inanıyorum. Çünkü kelimenin bizim zihnimizdeki karşılığı ile okuyucunun zihnindeki karşılığı çok farklı olabiliyor.

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Liderlik dediğimizde konu genelde strateji, kararlılık, karar verme, zeka ve bilgiye dayalı sonuçlar üretme perspektifinden anlatılır. Günümüz iş dünyasında ise bir liderin başarısı sadece elde ettiği finansal sonuçlar, ulaştığı iş hedefleri ile değil, aynı zamanda çalışanların moral ve motivasyonu, bağ kurma, organizasyona karşı oluşan bağlılık gibi kriterlerle de ölçülüyor.