Qmark Danışmanlık A.Ş.
Qmark Danışmanlık

Karanlık Ormanına Yolculuk

Karanlık Ormanına Yolculuk

Her gün birbirinden karmaşık ve zor problemlerle karşı karşıya kalıyoruz ve günlerimiz problem çözerek, çözmeye çalışarak geçiyor. Kimi zaman iş yerinde kimi zaman sosyal hayatımızda kimi zaman ise özel yaşantımızda karşılaştığımız problemlerle mücadele ederken şimdi de 3 Cisim Problemini duymaya başladık. Peki nedir bu 3 Cisim Problemi?

‘Yapay zekadaki gelişmelerle dünya nereye doğru yolculuğunu sürdürüyor? Biz bu yolculuğun neresindeyiz?’ diye kendimize sorarken, olup biteni anlamaya çalışıp; değişimin, gelişimin hızı karşısında şaşkınken bu atmosferde doğal olarak bilim kurgu üretimlere olan ilgi de katlanarak artıyor. Çinli yazar Liu Cixin'in Hugo Ödüllü romanı “3 Cisim Problemi” – “Karanlık Orman” – “Ölümün Sonu” üçlemesi o kadar beğenildi ki dizileri yapılmaya başlandı. 30 bölümlü Çin dizisi sonrası Netflix dizisi ile gündemde olan 3 Cisim Problemi aslında tarihe damgasını vuran bilim insanlarından Newton’un 1687 yılında yazdığı kitabında ilk kez yer almıştı.

Newton kitabında 3 büyük cismin hareketlerine dair sorunu tanımlamıştı. 2 büyük cismin kütle çekiminin etkilerini hesaplayabiliyoruz, ne zaman güneş tutulması olacak biliyoruz. Ancak 3 cisim söz konusu olduğunda bu bizim için henüz çözülememiş bir problem.

Bu problemin mağduru dünya dışı bir uygarlığın dünyadan aldığı sinyaller üzerine dünyayı istilaya gelmesini konu alan ve birçok bilimsel soru hakkında bizi düşünmeye iten üçlemenin ikinci kitabı “Karanlık Orman” da Fermi Paradoksuna cevap arayışı ile ortaya çıkan bir tez aslında.

Fermi Paradoksu, dünya dışı yaşamın var olma olasılığının yüksek olmasına rağmen, bu uygarlıklara ait kanıtların ya da temasın neden bulunmadığını açıklamaya çalışan bir paradokstur. Evrenin yaşının büyüklüğü ve muazzam sayıda yıldızın varlığı göz önüne alındığında, dünya dışı yaşamın yaygın olması beklenir. Ancak, Fermi paradoksu, bu beklentinin karşılığında elimizde yeterli kanıt olmamasını ifade eder. Fizikçi Enrico Fermi’nin 1950’de sorduğu şu soruyla tartışmalar başlar: “Eğer Samanyolu dahilinde yüksek sayıda ileri dünya dışı uygarlık mevcutsa, neden uzaylılara ait uzay araçları ya da sondalar gibi kanıtlara rastlamıyoruz?” Konuyla ilişkili bir başka soru da ‘Büyük Sessizlik’ olarak bilinir: "Uzayda yolculuk zor olsa bile, eğer dünya dışı yaşam yaygınsa, en azından bu uygarlıklara ait radyo sinyallerini duymamız gerekmez mi?"

Uzun yıllardır merak edilen bu sorular tabi ki gelişen iletişim kanallarının çokluğu ile birçok paylaşımı da beraberinde getirmektedir. Bindiği vapurun tavan ışıklarını ufo sanıp paylaşan sivillerden, ABD Kongresinde konuşan askeri görevlilere kadar, dünya dışı yaşamın varlığına dair bir çok iddia ve bilgi paylaşılmış olsa da henüz bilim çevrelerinin kabul ettiği, kurumsal olarak yayınladığı net, kesin uzay dışı yaşama ait bilgimiz bulunmamakta. Ancak bu soru tüm cazibesi ile zihnimizi kurcalamaya ve insanlar kanıt aramaya devam ederken, bu büyük sessizliğin sebebine dair de fikirler ortaya atılmaya devam ediyor.

Liu Cixin’in Fermi Paradoksu için paylaştığı ‘Karanlık Orman’ teorisi ise şu şekilde özetlenebilir:

Yaşayan tüm organizmalar hayatta kalmak ister. Bir şans verilirse diğer yaşam formlarının sizi yok edip edemeyeceğini bilmenin bir yolu yoktur. Güvencelerden yoksun olan herhangi bir tür için en güvenli seçenek, diğer yaşam formlarını, aynı şeyi yapma şansı olmadan yok etmektir. Bu aynı zamanda neden uzaylı bir medeniyetin sessiz kalmayı tercih ettiğini açıklamaktadır.

Romandan alıntı yaparsak : “Evren karanlık bir ormandır. Her medeniyet ağaçların arasında gezinip takip eden silahlı bir avcıdır, tıpkı bir hayalet gibi, yolunu engelleyen dalları kenara iterek sessizce yürümeye çalışır. Nefesini bile itinayla alıp verir, avcı dikkatli olmak zorundadır. Çünkü ormanın her yerinde onun gibi gizli avcılar vardır."

Şimdi ‘Karanlık Orman’ı evrende hayatta kalmak isteyen avcıların yaşam alanı olarak değil de iş dünyamız olarak hayal edelim. Ofiste çalışırken ya da Teams’ten bir toplantıya girdiğinizde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Bugün hangi kriz ile boğuşacağız acaba diye güne merhaba diyerek, her toplantı ya da ofis içi çalışmada, hatta ayak üstü koridor konuşmalarında dahi tetikte olmak çok yorucu değil mi? Üretmek, iyi işler ortaya koymak, fark yaratmak için yola çıkıp her seferinde sunumda, projede, toplantıda, görüşmede ufak detaylarda boğulup, bir sürü madde konuşmak ama her konuşma ile ana konudan ve hedeften uzakta kaldığınızı hissediyor musunuz?

Karanlık ormanda hayatta kalmak ve ilerlemek için sessiz ve saklı kalmaya çabalıyor, konuşacağın hareket edeceğin zaman da ‘Dayak yemek istemiyorsan ilk yumruğu sen atmalısın.’ düsturundan hareketle saldırgan mı davranıyorsunuz? Karanlık ormanın avcısı olmayı istediniz mi, seçtiniz mi, zorunda mı kaldığınızı düşünüyorsunuz?

Seçenekler sadece bunlar olabilir mi? Bence sadece bu üç seçenek ile sınırlı değil. Karanlık ormanı aydınlatmanın da bir seçenek olarak var olduğunu fark etmeliyiz. Ancak bu farkındalık ve caseret ile karanlık ormanı aydınlatabiliriz. Fenerci olabiliriz. Güvenerek, güven vererek kuracağımız şeffaf ve pozitif iletişim; önce yollarımızı ve sonunda ormanı aydınlatacak. Bu aydınlık orman ile barışıp, ormanla birlikte orman için üretmeye devam edeceğiz. Çünkü Aristo’nun dediği gibi “Bütün, parçalarının toplamından daha büyük ve daha değerlidir.”

SEYRÜSÜLÛK

SEYRÜSÜLÛK

Dilimize Arapçadan geçmiş olan "mürşid" kelimesi ise "irşad" sözcüğünden türetilmiş. İrşad; doğru yolu göstermek ya da rehberlik etmek anlamına çıkıyor. İşte tasavvufta o doğru yolu tanımlamak adına "seyrüsülük" tanımlaması kullanılıyor. Mü,,rit ise kendisine doğru bir şekilde rehberlik edilen ve böylelikle "doğru yolda ilerleyen kişi" olarak karşımıza çıkıyor.

Kuşakları Anlamak ve  Birlikte Anlam Yaratmak

Kuşakları Anlamak ve Birlikte Anlam Yaratmak

Sabah 09:00. Ofisin mutfağında alışılageldik bir kahve sırası… Sırada bekleyen üç kişi var. Yaşları farklı, bakışları farklı, beden dilleri farklı… Elinde kupasıyla en önde duran, 60’larına yaklaşmış bir adam. Gözleri yere dönük, düşünceleri muhtemelen dünkü raporda takılı

Umut Gerek

Umut Gerek

Üzerimize yağan kötülükler yağmuru doluya döndü ve hepimiz kendimizi yara bere içinde ve çok yorgun hissediyoruz. Sığınacak bir saçak bulamadığımız için evlerimize kapanmış fırtınanın dinmesini bekliyoruz. Ama karanlık günler uzadı ve güneş hiç doğmuyor sanki.

Güçlü Takımlardan Güçlü Organizasyonlara: Yüksek Performans Kültürünün Temelleri

Güçlü Takımlardan Güçlü Organizasyonlara: Yüksek Performans Kültürünün Temelleri

Bir üretim hattında görev aldığınızı hayal edin. Süreçler titizlikle planlanır, her anı saniye bazında optimize edilir; standartlar ve ritim asla bozulmamalıdır. Ancak kalite, bu düzenin en hassas noktasıdır. Toyota’da bir çalışan en ufak bir hata fark ettiğinde hiç çekinmeden üretimi durdurabilir. Tek yapması gereken “Andon ipini” çekmektir.

Adalet mi, Sadakat mi? Kuşaklar Arası Görünmeyen Çatışma

Adalet mi, Sadakat mi? Kuşaklar Arası Görünmeyen Çatışma

Çok samimi ve bir o kadar kırgın bir ifade ile ağzından dökülüverdi kelimeler: Ama benim değerlerime saldırdı. Benim için bu çok önemli ve bunun yapılmamasını ben bir saldırı olarak alıyorum, açıkçası da öfkeleniyorum diye tamamladı cümlelerini X kuşağı yönetici.