YİNE YEŞİLLENDİ FINDIK DALLARI
Baharı bekleyen kumrular gibi ben de Nisan ayını iple çekiyorum. Yine ve yeniden doğanın uyanışına tanık olmak, ağaçların ve çiçeklerin en güzel renklerini görebilmek için. Doğanın bize o kadar büyük bir öğretisi var ki… Hiç bir ağaç direnmez ne yapraklarını dökmeye, ne de zamanı gelince yeşillenmeye. Uysalca uyum sağlar, döngüye bırakır kendisini. Yenilenmek adına ne büyük bir güçtür bu aslında. Yeter ki zamanını bekle.
Bugünlerde Harari’nin “21.Yüzyıl için 21 Ders” isimli kitabını okurken dehşet içinde gelecekte olabilecek değişimleri ve nasıl başa çıkabileceğimizi düşünüyorum. Şimdi sahip olduğumuz bilgi ve becerilerimiz, yirmi veya otuz sene sonra hayatta kalmak için bize yardımcı olabilecek mi? Ağaçlar gibi biz de uyum sağlayabilecek miyiz?
Teknoloji ve yapay zeka o kadar hızlı ilerliyor ki, kim bilir hayatımızı nasıl değiştirecek? İşlerimizi elimizden alacak mı? İnsanların yerine makinalar mı çalışacak? Bizim yerimize algoritmalar mı karar verecek? Nasıl adapte olacağız, nelerden vazgeçmemiz gerekecek? Değişim az ya da çok stres kaynağıdır. Duygusal ve zihinsel olarak değişimin hızına ayak uydurabilecek miyiz? Dayanma gücümüz olacak mı? Ya da Harari’nin sorduğu gibi milyarlarca insan akli dengesini yitirmeden kendini sürekli yeni baştan yaratabilecek mi?
Aklımdaki bu deli sorular başka bir konuya, “unlearn felsefesi”ne sürüklüyor beni. Okuduğumda, bizi bu tehditlerden koruyacak bir kalkan gibi geldi bana. Doğa gibi Barry O’Reilly’nin “Unlearn” isimli kitabı da bu konuda güzel bir rehber. Temeli şuna dayanıyor: Madem hayat değişiyor ve değişmeye devam edecek, bu durumda kendimizi buna hazırlamalıyız. Geçmişte harika başarılar elde ettik, o zamanki bilgi ve becerilerimiz, zihin ve davranış yapımız bunun için çok yeterli idi. Ama zaman değişiyor artık bu başarılar bizi sınırlamasın, yenilere yer açalım. Bunun için eski kalıplarımızı, davranış ve zihin yapımızı bir kenara bırakalım. Kendimizi güncellemek ve yeniden öğrenmek için hazırlayalım. Hani bırak gitsin demiştik ya. Ama hemen ardından yenileri almak için “bırak gelsin” demeyi ihmal etmemek şartıyla.
Önceden öğrendiğimiz tüm bilgilerin, becerilerin modası geçmiş midir peki? Güncel ile bağlantıda kalabilirsek bu soruya cevap vermemiz zor olmaz. Amaç da bu zaten, güncel kalabilmek, gerektiğinde kendini yenileyebilmek. “Unlearn” bilgiyi veya deneyimi unutmak değil; modası geçmiş bilgilerin yenileriyle değiştirmek eylemi. Yani düşünce ve davranış yapını değiştirmek için eyleme geçmelisin, sadece düşünmek yeterli değil.
Geçmiş bilgileri, alışkanlıkları bir kenara bırakmamız gerektiğini nasıl anlarız peki? Cevap yine çok basit: Sizin için beklentilerinizi karşılamak veya hedeflerinize ulaşmak artık hiç de kolay değilse, bir şeyleri değiştirmenin zamanı gelmiştir. Öyle olmasaydı, eskisi gibi hedeflerimize kolaylıkla ulaşırdık.
Öğrendiklerimizi bir kenara bırakmak ve yeniden öğrenmek aslında yeni bir şey değil. İşe giderken denediğimiz yeni yol bile buna küçük bir örnek aslında. Duygusu nasıl? Biraz tuhaf geliyor ilk denediğimizde. Ama ikinci geçişimizde bu duyguyu da atıyoruz üzerimizden. Mecbur kaldığımızda yeni duruma uyum sağlamak için otomatik olarak bunu yapıyoruz. İçinde bulunduğumuz pandemi günlerini düşünün lütfen. Neleri bırakıp yerine neler almadık ki...İşin güzel bir yanı var; düğmeye bir kez bastık mı, gerisi domino etkisi ile devam ediyor.
Bu konuda geliştirmemiz gereken en büyük özellik merak. Merak ettikçe büyüyor ve gelişiyoruz. Çocuk merakı ve öğrencilik ruhu ile içimizden geldiği sürece kendimizi yenileyebiliriz. Koşullar ne olursa olsun. Ama eyleme geçmek şart. Her şey bizim davranışımızla başlıyor. Davranışımızı değiştirdiğimizde bakış açımız değişiyor, genişliyor. Bakış açımız değiştikçe zihin yapımız etkileniyor. Böyle sürüp giden bir döngü bu. Önemli olan döngüyü farkındalıkla tekrar etmemiz.
Belli ki bundan sonra değişim hayatımızda son hızıyla devam edecek. Doğanın her baharda tazelenmesi gibi siz de kendinizi yenileyecek misiniz? Sık sık kendimize şu soruları sormamız lazım. Son dönemde yaşadığımız değişimler nedeniyle hangi sorunlar veya zorluklarla karşılaşıyoruz? Neyi farklı yapmamız gerekiyor? Neyi bırakmamız gerekiyor?
Artık yeni şeyler söyleme zamanı geldi, tıpkı Mevlana’nın dediği gibi “Her gün bir yerden göçmek ne iyi! Her gün bir yere konmak ne güzel! Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş! Dünle beraber gitti, cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”