YAŞAMAYA VARIM
Çocukluğumda önce dayımdan, sonra da Türk Müziğinin güçlü sesi Tanju Okan’dan dinlediğim iki dizelik nakarat aklımdan hiç çıkmadı, çıkmıyor. “Yılllardır soruyorum bu soruyu kendime, bilmem ki bu Dünya’ya ben niye geldim?”
Hayatın gayesini arayan ve soran her kim varsa mutlaka bu sorunun içinden geçmiştir veya bu soru bekliyordur kendisini...Avuçlarında yanan alevler ve belki gözlerinde kocaman yaşlarla cevaplamadan önce durup düşünmeye ve bunu kendimize sormaya ihtiyacımız var. Neden mi? Hayatımıza derinlik ve anlam katabilmek, gayemiz doğrultusunda mutlu yaşamak için...
Gerçekten ne yapmak istiyorsunuz ve bunu ne kadar çok istiyorsunuz? Sizi ne hareket geçirir, enerjinizi ne arttırır veya neler düşürür? Bu soruların herbiri kişisel yolculuğunuzun rotası için gerekli. “Olmazsa ne olur peki” diye sorabilirsiniz. Cevabı çok basit: vakit ve enerji kaybı. Geçip giden zamanları durdurmanın veya geriye almanın imkanı yok ama bulunduğumuz andan itibaren hayatımızı kolaylaştırmak ve mutluluk adımlarını atmak pekala mümkün.
Yaşam gayeniz net olduğu zaman hayatınızın her bölümüne anlam katabilirsiniz. Özelllikle de zor zamanlarda... İkinci Dünya Savaşı sırasında yedi ayrı toplama kampından sağ olarak kurtulmayı başaran Viyanalı Psikiyatrist Victor E. Frankl örneğinde olduğu gibi. Çevresindeki derin umutsuzluğa rağmen O’nun gayesi umut etmekti ve bu umudun kendisine hayatta kalmak için yardım edeceğine inandı.
COVID-19 salgını ve karantinası altında, küresel bir pandemiyle savaştığımız şu günlerde hayata daha derin bakmanın belki de tam zamanı. Doğa tüm insanlara tek bir nefesin ve özgürlüğün ne demek olduğunu hatırlatmaya çalışıyor. Belki de teknolojiyle hızlanan ama anlamını büyük ölçüde yitiren ilişkilerimize, diyaloglarımıza, yaşamlarımıza derinlik, nitelik ve anlam katmamız için bize fırsat sağlıyor. Karantina günlerimizde ailelerimizle aynı çatının altında yaşamanın kıymetini anlamamıza yarıyor. Birbirimize verdiğimiz umut ve sabır mesajları uzaktan bile olsa hayata direncimizi arttırıyor. Peki sadece 15 gün önce bütün bu duygular ve anlamlar neredeydi? Kendi rutin hayatlarımızda koştururken aslında neleri kaçırıyorduk? Şimdi Dünya durdu, uçaklar uçmuyor.
Yine bugünlerde sağlık kahramanlarımızın ne kadar değerli bir iş yaptıklarına tanıklık ediyoruz. İnsan sağlığını ve hayatını her şeyin üstünde tutan, kendi canları pahasına hizmet veren hekimlerimiz, eczacılarımız “biz bu günler için yemin ettik” diyorlar. Bu insanlar için hayatın anlamı tam da bu işte.
Forbes dergisinin 2019 yılı Kasım ayında başarılarıyla ilham veren 30 yaş altındaki 30 Türkten biri NBA oyuncusu Cedi Osman kendisini anlatıyor. Hayat gayesini 6 yaşında çizmiş ve basketbola başlamış. Bu yılın Ekim ayında 31 milyon dolar karşılığında takımı Cavs ile 4 yıl süreli bir sözleşmeye imza attı. “2020 yılında kişisel hedefim kendini en geliştiren oyuncu olmak” diyen Cedi Osman kurduğu “Cedi Osman Akademi” ile genç sporcuları yetiştirmeyi ve Türk basketboluna kazandırmayı hayal ediyor. Cedi diyor ki “başarı tasadüfi değil, zorluklarla mücadele etmek etmek, hedef koymak ve bu yolda çok çalışmak bana başarıyı getirdi”.
Yaşam gayemiz en çok da bizim kendimize doğru yaptığınız yolculuğun rehberidir aslında. Kendimizi tanımak ve anlamak ve kendimiz olmak için. Can Yücel’in dediği gibi “Olmak isteyip de olamadıklarından olmaya çalışma, bil ki her canlı özeldir.” Bazen bir yolda bulursunuz kendinizi, bazen bambaşka bir ülkede, bazen yepyeni bir işte, bazen de bir hobinizde… Bazen bu şansı kendinize hiç vermez aynı yollarda, aynı şehirde, aynı işte, aynı çevrede bahanelerinizle başbaşa kalırsınız. Korkularınız, alışkanlıklarınız, başkaları için adanmışlıklarınız, her şey sizden önce gelir, kendi hayatınızı değil de başkaları için yaşar durursunuz. Acil bir durum vardır ama hava maskesi bir türlü inmez size. Hayatın amacı kendini keşfetmek, isteklerinin farkında olmak ve hayallerinin peşinden gitmek olabilir mi?
Yaşam gayemiz sadece bize hizmet etmez, bizim ilham verdiğimiz diğer kişilere de ulaşmamızı ve onlara yardım etmemizi mümkün kılar. Gayesi olan ekipler hedefe odaklanabilirler ve işler zora girse bile kolay kolay raydan çıkmazlar. Hayat gayesini bilmek kutup yıldızı gibi her zaman bize ve ekiplerimize rehberlik eder.
Yaşam gayesi “yaşamaya varım” demek. Bugünlerde Corona salgını belki tam da bunu anlatıyor. Çok zor bir dönemden geçiyoruz. Bir virüse karşı hem fizyolojik hem de psikolojik bir bağışıklık mücadelesi veriyoruz. Çoğumuz sevdiklerimizden ayrı, yalnız başımızayız. Hepimizin ortak hissettiği bir şey var ki o da kaygı. Belirsizlik karşısında korkuyoruz ve baş etmek için farklı yollar izliyoruz. Kimimiz aşırı temizliğe, kimimiz yemeye içmeye vurdu kendisini. Ya da bu riski yok sayıyor ve hala vurdumduymaz yaşamına devam ediyor.
Peki bir noktada bu olup biteni olduğu gibi kabul etmeye ne dersiniz? Doğanın karşısında eğilmeye, kendimize dönmeye ve bunu içsel bir yolculuk için fırsat olarak görmeye, çocuklarımızla, ailelerimizle birlikte olmaya ve isteklerimiz için hayal kurmaya. Kaygıyı ve belirsizliği yenmenin yoludur bazen “yaşamaya varım” demek, bunu bir değişim süreci olarak görmek, kendimize ve tam da bugüne odaklanmak. Şems-i Tebrizi’nin dediği gibi düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme; nereden bilebilirsin, hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
Aslında çok kolay, sadece bir şans vereceğiz kendimize. Yaşamak ve kendimiz olmak için “yaşamaya varım” diyeceğiz. O zaman Tanju Okan’ın sorusuna cevap bulmak da, mutlu olmak da çok uzakta değil aslında...
Hadi şimdi bahaneler, mazaretler bulmadan kendinizi onurlandırın, o görkemli enerjiniz ve hayallerinizle birlikte kendiniz olmanın keyfini çıkarmaya başlayın, siz de içinizden, dışınızdan en güzel halinizle “yaşamaya varım” deyin.