KAZANAN TAKIMLAR
Her yıl leylekleri havada görmek için nasıl can atarım bir bilseniz. Çocuk gibi sevinir, havalara uçarım. Leyleği havada görmek o yıl çok seyahat edeceğimin ilk işaretidir benim için.
Diğer göçmen kuşlar gibi “V” şeklinde uçarlar leylekler de. Merak ettim sebebini. "V" şeklinde uçulurken, uçan her kuş kanat çırptığında, arkasındaki kuş için onu kaldıran bir hava akımı yaratıyormuş. Böylece daha uzun süre uçabiliyorlarmış. Tek başlarına belki bu kadar yolu gelemezler ama birlikte uzun mesafeler alabiliyorlar. Bu yıl da yakaladım onları havada! Ama Corona izin verir mi ki ? Olsun, önce sağlık olsun.
Şu an seyahat etmeyi bırakın bir kenara, evlerimizden çıkamıyoruz. COVID-19 atağına hazırlıksız yakalandık. Bir gün içinde terk ettiğimiz ofislerimizde şimdi yalnızlık var. Bütün gün evimizde, bilgisayar karşısında arkadaşlarımızdan, yöneticilerimizden, müşterilerimizden uzakta, birbirimizle temas etmeden, çalışmaya çabalıyoruz. 120 metrekare içinde çok hikayeler birikti.
Peki, bu yeni duruma adapte olabildik mi? Sanki biraz daha iyiyiz şimdilerde. Peki nasıl başarabildik bunu? Önce durumu anlayarak sonra kabullenerek elbette. Korkularımızın, kaygılarımızın içinden geçerek. İnsanın adaptasyon gücü gerçekten inanılmaz. Bu noktada en büyük destek, ailemiz ve yakınlarımızdan sonra çalışma arkadaşlarımızdan geliyor.
Bu süreçte ekiplerinizle yaptığınız ilk sanal toplantıyı hatırlıyor musunuz? Belirsizliğin, şaşkınlığın ve tabi kaygının etkisi önce kendi üzerinizde iken ve hani her şeyin anlamını yitirdiği günlerde…Takım lideri olarak siz hazır mıydınız bu ilk toplantıya? Daha bir iki gün önce aktif iş hayatının içindeydiniz halbuki.
Peki sizin nasıl bir ekibiniz var hayal ettiğiniz gibi mi? İngilizce deyişiyle “dream team” mi yani? Hiç düşündünüz mü? Karantina günlerinin başlamasından bugüne kadar kendiniz için, ekibiniz için neyi farklı yapardınız? Hayranlıkla dinlediğimiz, zor zamanlarda başarı hikayelerine imza atan bu ekiplere nasıl sahip olabiliriz? Ve biz bu ekipleri nasıl daha iyi yönetebiliriz? Hadi gelin hayal etmeye başlayalım.
İşe önce kendimizden başlayalım. Kazanan takımların lideri olmak önce kendimize liderlik etmekle başlıyor. Liderin ilk görevi kendini anlamak ve duygularını yönetmektir aslında. Yani kurmanız ve liderlik etmeniz gereken ilk ekip kendi içinizdeki sizsiniz.
Neden buna ihtiyacımız var peki? Ekibin karşısında “mış gibi yapmadan” yürekten konuşabilmek için. Duygular virüsten bile daha bulaşıcıdır. Lider hangi tonda konuşursa ekibine de o duyguyu geçirir. Liderlik aslında tam da bu “duygu ateşini” her daim ölçme halidir özellikle de belirsizlik ve kriz dönemlerinde.
Bugünlerde ekibinizle sık sık biraraya geliyor musunuz? O kadar önemli ki takım içinde kopmaz bağlar kurmak. Birbirimizin halini sormak, sahiden merak etmek, empati ile yaklaşmak. Birçok çalışan, yöneticisinin halini, sağlığını, durumunu sormadan rapor üzerine rapor istemesinden; evden çalışmanın gecesi gündüzü birbirine girmiş bir işkenceye döndüğünden şikayet ediyor. Uzakları yakın edecek yegane yöntem sahici diyaloglarımız halbuki.
Kendisiyle bağlantıda olan başkalarıyla da çok güçlü bağlantılar kurar. Merakta olmak, kendini keşfederken başkalarının da öykülerini merak etmek ilişkiye çok iyi geliyor. Bağlantılarımız kullandığımız dile göre ya sahici ya da “mış gibi” oluyor. Halbuki dil değişirse ilişki, ilişki değişirse güvenin nasıl tesis edileceğine deneyip bir bakın lütfen.
Ne güzel haberler alıyoruz. Uzaktan kek yapan ekipler, rakı içenler, haftada 1 gün sadece “geyik muhabbeti” için biraraya gelenler...Evet ihtiyacımız var; tıpkı ofisimizde olduğu gibi şakalaşmaya, sohbet etmeye, sosyalleşmeye… Sosyal zamanı bile birlikte geçirmeye hevesli insanların kurdukları bağlar kopmaz oluyor işte… Bu kişiler iş için biraraya geldiklerinde de mucizeler yaratıyorlar.
Sebebi çok açık. Ekip üyeleri birbirine sımsıkı bağlıysa takım çok güçleniyor. Lider de ekibine güvendiği zaman her türlü zorluğun üstesinden geliniyor. Başarıyı kutlayan, olumsuzluk olsa bile duygusunu korkmadan paylaşan ekipler ve bunun için güven ortamı yaratan liderler fark yaratıyorlar.
Başarı demişken takımın ilham veren bir amaç etrafında toplanması, ortak hedefe koşması ekibi birleştiriyor. Çalışanların yaptığı işte anlam bulması, kazandığı maaş veya primden daha fazla performansına etki ediyor.
Yönetmesi kolay değil ama ekip içindeki çeşitlilik, farklı becerilere sahip bireylerin olması başarıyı ve verimliliği arttırıyor. Yapılan çalışmalar ekip başarısı için %50’sinin daha yaratıcı, daha detaycı ya da daha uyumlu gibi farklı özellikte bireylerden oluşması gerektiğini gösteriyor. Evet “turnover” yüksek olabiliyor, ya da iletişim kurmak zorlaşabiliyor ama yine de ekip içinde farklı profillerin yer alması başarıya ulaşmakta çok etkili.
“Hayal ekipleri” kurmak hayal değil aslında. Biraz duygu, biraz samimiyet, biraz merak, biraz tutku, ortak bir gaye ve net hedefler etrafında birleşiyorsa eğer bu ekipleri durdurmak mümkün müdür?
Corona günlerinde evlerimizde dört duvar arasındayız. Belki de ilk kez birbirimizden bu kadar uzağız. Bu tuhaf durumu aynı anda bütün Dünya birlikte yaşıyoruz. Kaçacak bir yer yok. Bu durumdan sağ çıkmak için birbirimize çok ihtiyacımız var.
Bilirsiniz Anadolu’nun güzel bir deyişi vardır: “Kuşlar alayı ile uçar” diye. Kuşlar gibi özgür olmak, istediğimiz yerlere uçabilmek için işimizde, gücümüzde birlikte olmaya, dayanma gücümüzü arttırmaya ihtiyacımız var tıpkı “V” şeklinde uçan göçmen kuşlar gibi.