Qmark Danışmanlık A.Ş.
Qmark Danışmanlık

ARIZALARIM VE BEN

ARIZALARIM VE BEN

Aynı durumları tekrar tekrar yaşayınca, hani bazen “evren bana mesaj gönderiyor” cümlesi kurarız ya! Aslında mesajı gönderen evren değil, hamster gibi sarmal bir döngüde tekrara düşen kendimiziz. Anlayana tabii. Einstein, “Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemek aptallıktır” der. “Aptal” ve “Abdal” kelimeleri arasındaki farka dikkatinizi çekmek istiyorum. Aptal kelimesinin anlamını Einstein çok güzel açıklamış. “Abdal” ise; gezinen, dolanan, anlayan, bulmaya çalışan anlamına gelir.

Kendimize dönüp bir bakalım, neleri tekrarlıyoruz? Neleri tekrar tekrar tekrarlıyoruz farkında olmadan, hatta daha da acısı belki de farkında olarak? “Aptal” olup aptallığımızın anlaşılmaması için nasıl endişeleniyoruz?

Geçtiğimiz günlerde bir sabah vakti oğlumu okula bırakıyordum. Kısa mesafe ve geç kalma gibi bir durumumuz da yok. Fakat trafik dur kalk ilerliyor ve de oldukça yavaş. Durum böyle olunca ben gerilmeye başladım hafiften. Hele bir de önümdeki aracın ağır manevraları nedeniyle araya birkaç araba daha dahil olunca tansiyonum iyice yükseldi ve sinirli sinirli söylenmeye başladım: “Hep de arızalar beni buluyor” diye. Yanımda oğlum kafasını hafifçe bana doğru çevirdi ve sakin bir şekilde (o hafif tebessümü ile) “Belki de arıza olan sensindir baba.” dedi. Beklemediğim bir tonda ve beklemediğim bir cevap almıştım. Haklılığımın desteklenmesiydi belki de beklentim. Peki dedim ve düşünmeye başladım; “Oğlum bu dediğinde haklı olabilir mi?” 😊 Başlangıçta, gerilmeme sebep olan olayın hemen önümdeki araç sürücünün sakin ve yavaş tavırları olduğunu düşündüm. Ama gerçek olan tabii ki de bu değildi; benim aceleci tavrım, sonuç odaklı yaklaşımım ve de sabırsızlığımdı. Ben bu yaklaşımımla nereye gidersem gideyim her zaman bu arızalarla karşılaşacaktım. Çünkü en büyük arızayı kendimde taşıyordum ve bunu kendimde kabul etmeyip hep başkalarına yüklüyordum. Böyle düşününce daha da derinleştim; etrafa olan kızgınlığımız, suçlamalarımız, nefretimiz acaba gerçekten etrafımıza mıydı?

Gün içerisinde değişik ortamlarda değişik rollerimizle hayatta yer alıyoruz. Kimi zaman ebeveyn, evlat; kimi zaman kardeş, ya da arkadaş vb. Ama en çok da “İş Kimliğimiz”. Ve de tüm bu rollerimizdeki seçimlerimizle. Hayatımızın her gününde, her anında aslında iki seçim hakkımız var; “Aptal” mı olacağız “Abdal” mı olacağız? Günümüz karşılığı; olaylara durumlara “Yargılayan Zihniyet” ile mi yaklaşacağız yoksa “Gelişen Zihniyet” ile mi yaklaşacağız? Stanford Üniversitesi Psikoloji Bölümü profesörü Carol Dweck’in bu konuda söylemi;

“Gelişmeye yönelik bir zihniyette, zorluklar tehdit edici olmaktan ziyade heyecan vericidir. Yani, zayıf yönlerimi ortaya çıkaracağım diye düşünmek yerine, vay be, işte gelişme şansım diyorsunuz.”

“Gelişim Zihniyeti” cesaret ego kontrolü, irade ve istikrar gerektirir.

Bu kimliklerin her birinde kendinize 10’ar dakika ayırın ve kendinize sahici bir yaklaşımla sorun:

  • • İlişkilerimde karşı tarafa kızdığım genel başlıklar neler?
  • • Bu başlıklara “Gelişim Zihniyeti” bakışı ile yaklaştığımda, bu kızgınlığıma sebep olan kendimde ne gibi arızalar olabilir?
  • • Bu arızalı hallerimi tespit ettiğimde, hayata hangi vazgeçilmez(?) filtrelerimden baktığımı görüyorum?
  • • Akışı değil de bakışımı değiştirirsem neler olabilir?
  • • Hangi arızalarımla yüzleşmeye dahi cesaret edemiyorum?
  • • Bu cesaretsizliğin bana fedaları neler?

Eğer ola ki böyle bir cesareti (önce kendimize) gösterebiliriz, işte tam bu noktada korkularımızın, endişelerimizin kaynağına da inmeye başlayabiliriz. Orada, harekete geçmemizi engelleyen adeta hayatımızda fren görevi gören hallerimizle yüzleşebiliriz. İnsanın ilerlemesini engelleyen bu iç ve dış sesleri, adeta canlı bir varlık gibi, gelişimimizin önüne yapışıp onu asalak gibi tüketen parazitlere benzetiyorum.

Ama burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus var: Kendimize haksızlık etmemek ve kendi değerimizi bilmemek. Çok sevdiğim arkadaşım, mentor koçum sevgili Özlem’den duyduğum ve bana çok iyi gelen aşağıdaki cümleyi sizlerle de paylaşmak isterim;

“Haddini bildiğin kadar kadrini de bil.” Eğer siz kendinize iyi davranmazsanız kimseden bu davranışı beklemeyin. Kendinize nasıl davranılmasını istiyorsanız önce siz kendinize bu şekilde davranın, yaklaşım gösterin. Öz şefkatin öneminin farkına varın.

Antik Çin felsefesi’ne göre “Her şey zıttıyla var olur.” Gelişen Zihniyet yaklaşımı ile arızalarımızı düzeltmek için gayret gösterirken, kendimize tek taraflı yaklaşıp acımasız davranmamak da gerekir. Kendimize yüklenirken, yine aynı şekilde şefkati ve anlayışı da eksik etmemekten bahsediyorum. Zıtlıkların uyumu. Aslında bu uyum bizim eşsizliğimizin de bir göstergesidir.

Güçlü yanlarımızın gölgesinde farkında olmadığımız zayıflıklarımız, gelişime açık yanlarımızın gölgesinde de görünmeyi bekleyen çok güçlü olduğumuz taraflarımız vardır. Önemli olan; bu alanlarımıza nasıl bir zihniyetle yaklaştığımız:

“Aptal” olarak mı, “Abdal” olarak mı?

Hepimiz için tek dileğim; kendi eşsizliklerimizin farkındalığı için küçük de olsa bir rota değişikliğinde bulunabilmemiz.

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kültür Robotları Yapay Zekâ Robotlarına Yol Mu Gösteriyor?

Kelimelerin sihirli olduğuna inanırım. Etkisi ve hakimiyeti var insanlar üzerinde. Bu nedenle de hangi etkiyi yaratmak istediğimize göre kullandığımız kelimeleri önce açıklamak gerekliliğine inanıyorum. Çünkü kelimenin bizim zihnimizdeki karşılığı ile okuyucunun zihnindeki karşılığı çok farklı olabiliyor.

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Şefkatin Gücüyle İlham Vermek: Şefkatli Liderlik

Liderlik dediğimizde konu genelde strateji, kararlılık, karar verme, zeka ve bilgiye dayalı sonuçlar üretme perspektifinden anlatılır. Günümüz iş dünyasında ise bir liderin başarısı sadece elde ettiği finansal sonuçlar, ulaştığı iş hedefleri ile değil, aynı zamanda çalışanların moral ve motivasyonu, bağ kurma, organizasyona karşı oluşan bağlılık gibi kriterlerle de ölçülüyor.

Karanlık Ormanına Yolculuk

Karanlık Ormanına Yolculuk

Her gün birbirinden karmaşık ve zor problemlerle karşı karşıya kalıyoruz ve günlerimiz problem çözerek, çözmeye çalışarak geçiyor. Kimi zaman iş yerinde kimi zaman sosyal hayatımızda kimi zaman ise özel yaşantımızda karşılaştığımız problemlerle mücadele ederken şimdi de 3 Cisim Problemini duymaya başladık. Peki nedir bu 3 Cisim Problemi?

ARIZALARIM VE BEN

ARIZALARIM VE BEN

Aynı durumları tekrar tekrar yaşayınca, hani bazen “evren bana mesaj gönderiyor” cümlesi kurarız ya! Aslında mesajı gönderen evren değil, hamster gibi sarmal bir döngüde tekrara düşen kendimiziz.

MENTAL DAYANIKLILIK MUTLULUĞUMUZU İNŞA EDİYOR

MENTAL DAYANIKLILIK MUTLULUĞUMUZU İNŞA EDİYOR

Ünlü yönetmen Nolan’ın filmi Inception’da insanların zihinlerinin içine ve rüyalarına girilir, zihinlerinden fikirler çalınır ve zihinlerine fikirler enjekte edilir. Film, hiçbirimizin rüyalarımızın başını hatırlamadığını, kendimizi bir anda rüyanın ortasında bulduğumuzu, rüyaya teslim olduğumuzu, olayları yönetemeyip, çaresizce içinde savrulduğumuzu vurgular. İşte bilinçaltından bu fikir çalma ve enjekte etme işleminde, tam da rüyadaki bu “dikkat yoksunluğundan” yararlanılır…